Akarsular, bilhassa çağlayanlar, rüzgâr, yağmur, yıldırımlar ve deniz dalgalarının dövdüğü sahiller insanın kendisini taptaze ve enerji dolu hissettiği yerler ve mekânlardır. Niçin mi? Bu mekanlarda yoğun olarak negatif iyon bulunmaktadır da ondan. Konuyu biraz açalım. Bir yıldırım sonrası havanın tazelendiğinin
Günümüzde, bilhassa şehir hayatında, iyonların eksik veya dengesiz şekilde bulunduğu mekânlarda yaşamaktayız. Betonlarla kaplı, kimyasal boyalar, yalıtım malzemeleri ve sentetik ev mobilyaları ile fanusa çevrilen yaşam alanlarımız, elektronik sinyal, manyetik etki ve frekans bombardımanları ile maalesef sağlıklı olmaktan çok uzak
Dünya Sağlık Örgütü, insanların akciğerlerini sadece yüzde 30 kapasiteyle kullandığını belirlemiştir. Bunu şöyle bir misalle açıklayalım.. Üç katlı bir AVM düşünün. Bir katında dükkanlar çalışıyor iki kat kullanılmaz durumda.. Bu AVM’nin akibeti ne olur.. Kısa sürede iflas eder haliyle.. Aynen
Bilim insanları tarafındın geliştirilen Negatif Hava İyonlama Makineleri, kapalı ve sunî atmosferlerin bulunduğu denizaltılarında ve uzay araçlarında kullanılmaktadır. Yine yapılan bilimsel bir araştırmada ofislerinde “negatif iyon koruyucusu” bulunan şirketler, çalışanlarının soğuk algınlığına daha az yakalandıklarını, işlerine daha fazla konsantre olabildiklerini
“Havayı temiz tutmanın; daha sağlıklı, daha yaşanabilir bir hava oluşturmanın imkânı var mı?” araştırmalarını yaparken, Hititler zamanında keşfedilen ve yaklaşık 5 bin yıldır kullanılan bir yöntem dikkatimizi çekti. Hititler Hattuşaş bölgesinde yiyeceklerini sıcaktan korumak, kutsal mekânlarının ve özel odalarının ısısını
Hititlerin hastalarını şifalandırmak için kullandığı, gıdalarını uzun süre saklayabilmek için faydalandığı ve de mekânlardaki kötü enerjiyi kovdukları kutsal su, İYON ÇİÇEĞİ’nin hayata geçiş fikrini oluşturdu. Hititlerin faydalarını saymakla bitiremedikleri bu suyun yaptıkları bugün bilimsel olarak ispatlanabilir niteliktedir. Bol mineralli ve